Gazze; bir tarafı deniz, bir tarafı tel örgü. Haritada küçücük, yeryüzünde yankısı büyük vicdanda kocaman bir yara…
Dünyada bazı şehirler vardır; tel örgülerle, barikatlarla, sınırlarla değil, dualarıyla, acılarıyla, hayatta kalış mücadeleleriyle bilinir.
Gazze o şehirlerden en önemlisidir…
Orada her doğan çocuk, dünyaya gözlerini acı bir tarih sayfasıyla açıyor.
Her sabah ekmek kuyruklarında umut arayan, akşamları mum ışığında ders çalışıp, yaşama tutunmaya çalışan dünyanın en büyük cephaneliğinin gülüşlerini hedef aldığı çocuklar…
Gazzeli çocukların gözlerinde, bizim alışık olduğumuz çocukluk yok, erken büyümek zorunda kalan, ama yine de gülmeyi inatla sürdüren bir bakış var. O gülüşlerin içinde hem hayatın direnci hem de dünyanın utancı saklı.
Onlar dünyanın en ağır yükünü küçük omuzlarında taşıyorlar…
Ninni yerine bomba sesleriyle uyumaya çalışıp moloz yığınlarına gözlerini açıyorlar.
Gazzeli çocukların oyuncağı yok ama hayal gücü var.
Bir taş parçasını top yapıp, bir teneke kutuyu oyuncak arabaya çeviriyorlar.
Çünkü umut, çocukların en büyük oyuncağıdır. Hiçbir ordu onu ellerinden alamaz.
Dünya sessiz olabilir. Ama o sessizlik, Gazzeli çocukların çığlıklarını susturamaz. Çünkü her gözyaşı, insanlığın vicdanına damla damla işliyor.
İnsan yaşadığı travmayı unutur belki ama hissettirdiği duyguyu asla unutmaz. Gazze halkıda yaşadıklarını bir gün unutabilir ama dünyanın sessizliğini, gözlerini kapatan kalabalıkları, bize dokunmayan yangın diyerek arkasını dönenleri unutmayacak…
Davranış bilimleri der ki; İnsan zor zamanlarda karakterini belli eder. Gazze sadece bir coğrafya değil, dünyanın aynasıdır. O aynaya bakan kimi, kendi insanlığını görür. Kimi bakınca utanç, kimi öfke, kimi de hâlâ bir umut…O aynaya bakınca biz ne görüyoruz?
Farkındalığımız bütüne şifa olsun. Selametle…
Rıza CEYLAN
Eğitimci / Şair -Yazar / Davranış Bilimci
NLP Master Practitioner.