Veysel ŞAHİN

Tarih: 24.10.2025 19:06

Kanun Koyucu İnsan Değil, Allah’tır!

Facebook Twitter Linked-in

Modern çağda hukukun kaynağı tartışmaları insan merkezli sistemlerle ilahi kaynaklı sistemler arasında önemli ayrılıklar doğurmuştur. Laik sistemlerde kanun koyucu halkın iradesine veya seçilmiş temsilcilerine dayandırılırken; ilahi hukuk anlayışı, hüküm koyma yetkisinin sadece Allah’a ait olduğunu savunur. Bu yazı, “Kanun koyucu insanlar değil, insanı yaratan Allah’tır” tezini, dini metinler, felsefi ilkeler ve toplumsal sonuçlar üzerinden temellendirir.

Kuran, hüküm koyma yetkisinin yalnızca Allah’a ait olduğunu açık şekilde ifade eder: “Hüküm yalnızca Allah’ındır.” (Yusuf Suresi: 40. Ayet) ve “Allah, hüküm koymada hiçbir kimseyi ortağı yapmaz.” (Kehf Suresi: 26. Ayet)

Bu ayetler, yasama yetkisinin sadece Yaratıcı’ya ait olduğunu ve insan aklının bu konuda mutlak bir yetkiye sahip olmadığını bildirir. Ayrıca Peygamber’in sünneti, ilahi hükümlerin nasıl uygulanması gerektiğine dair pratik örneklik sunar. İslam hukukunda temel ilkelerden biri şeriatın maksadıdır (makâsıdü’ş-şeri’a). Bu maksatlar dinin, canın, malın, aklın ve neslin korunmasıdır. İlahi kanunlar bu beş temel esası koruyarak toplumun adil ve dengeli yapısını kurar.

İnsan aklı, yaratılış itibarıyla sınırlıdır. Geçmişi ve geleceği tüm yönleriyle bilemez. Bu nedenle mutlak adalet ve hikmetle hüküm koyma kapasitesine sahip değildir. Batı hukukunda dahi çoğunluğun iradesine dayalı yasalar zaman zaman insan onurunu zedelemiştir. Örneğin kölelik, kadınların seçme hakkının reddi, ırk ayrımcılığı gibi uygulamalar bir zamanlar “hukuki” sayılmıştır. Buradan hareketle şu soru gündeme gelir: Eğer ahlaki ve hukuki ölçütler zamana, mekana ve çoğunluğa göre değişebiliyorsa, evrensel ve mutlak bir adalet nasıl sağlanacaktır? İşte burada “vahiy” devreye girer. Vahiy, insanın ulaşamayacağı bilgileri sunan, evrensel hakikati bildiren ilahi bir kaynaktır.

Modern seküler hukuk sistemleri bireysel özgürlükleri mutlaklaştırmış, toplumsal faydayı ve ahlakı ikinci plana atmıştır. Bunun sonucunda: Aile yapısı çözülmüş, zina ve sapkınlık normalleştirilmiş, faiz düzeniyle ekonomik zulüm yaygınlaşmış, insanlar arasında sınıfsal adaletsizlik artmıştır. Tüm bunlar, insan merkezli yasaların insanı mutlu etmeye yetmediğini ortaya koymaktadır. İlahi sistemde ise insan fıtratına uygunluk esastır. Nitekim Kuran şöyle der: “O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.“ (Rum Suresi: 30. Ayet) Fıtratla uyumlu olan hukuk, Allah’ın koyduğu hükümlerle mümkündür. Çünkü insanı en iyi bilen, onu yaratandır.

Hüküm koymak, insanı tanımayı, geçmişi ve geleceği bilmeyi, adaleti eksiksiz uygulamayı gerektirir. Bu özellikler insanda yoktur. Bu sebeple insan kendi başına kanun koyduğunda eksik ve hatalı sistemler ortaya çıkar. Gerçek kanun koyucu, insanı yoktan var eden ve onun maslahatını en iyi bilen Allah’tır. Kurtuluş, adalet ve huzur; Allah’ın hükümlerine dönmekle mümkündür. Bugün dünya ilahi ölçülere dönmedikçe ne adalet bulacak ne de gerçek anlamda özgür olacaktır…
 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —