Mehmet BOZKUŞ

Tarih: 24.09.2025 15:03

Kriz, Kaos, İstikrar ve Güç Ekseni – 12

Facebook Twitter Linked-in

21. yüzyılın ilk çeyreğinde uluslararası sistem, çok kutuplu bir düzene doğru evrilmektedir. Türkiye, Asya’dan Afrika’ya, Akdeniz’den Orta Doğu’ya uzanan geniş bir coğrafyada kriz ve kaos senaryoları üzerinden yeni güç dengelerinin merkezinde yer almaktadır. Libya, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Orta Doğu ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) hattında yaşanan gelişmeler, sadece bölgesel değil, küresel düzeyde yeni ittifak arayışlarının şekillendiğini göstermektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik konumu, uluslararası sistemde karar alıcı aktör kimliğini güçlendirmektedir.

1. Akdeniz ve Libya Boyutu

Türkiye, Libya’da hem Hafter yönetimi hem de Dibeybe yönetimi ile temaslarını sürdürerek “tek ordu – tek Libya” hedefini desteklemektedir.

Doğu Akdeniz’den Cebelitarık’a uzanan deniz hattında Türkiye–Libya–İtalya–İspanya ilişkileri, denizlerde Türkiye’yi hapsetme stratejilerini boşa çıkarmaktadır.

Yunanistan’ın Akdeniz’deki tüm girişimleri Türkiye’nin politikalarıyla başarısızlığa uğramıştır.

Türkiye’nin Kaddafi sonrası askerî varlığı, kardeşlik temelinde Libya ile tarihi bağları güçlendirmiştir.

2. Mısır, İtalya ve İspanya ile Yeni Dönem

Mısır–Türkiye ilişkilerinde güvenlik ve enerji odaklı yeni işbirlikleri dikkat çekmektedir.

İtalya–Türkiye ilişkileri hem Avrupa hem Afrika ekseninde stratejik boyut kazanmıştır.

İspanya–Türkiye ilişkileri, Cebelitarık Boğazı üzerinden Akdeniz ve Atlantik güç dengesini yeniden şekillendirmektedir.

3. Kıbrıs ve Doğu Akdeniz

GKRY, İsrail ve Yunanistan’ın Türkiye–KKTC işbirliğinden duyduğu rahatsızlık giderek artmaktadır.

Türkiye’nin Ada’daki varlığı sadece KKTC’nin ve aynı zamanda, bölgesel güvenliğin de teminatıdır.

Yunanistan ve GKRY, Batı’ya güvenmek yerine bölgesel gerçeklikleri kabul etmek zorundadır.

4. Orta Doğu’da Su ve Güvenlik Siyaseti

İsrail’in tarihsel su politikaları (Litani Nehri, Ürdün Vadisi, Golan Tepeleri) bölgedeki krizlerin ana eksenini oluşturmaktadır.

İsrail’in su kaynaklarını kontrol etme stratejisi, Lübnan ve Ürdün üzerinden yeni çatışma riskleri yaratmaktadır.

Türkiye’nin bölgesel güvenlik politikaları, sadece terörle mücadele değil aynı zamanda enerji ve su güvenliğini de kapsamaktadır.

5. Pakistan–Suudi Arabistan Anlaşması

Stratejik işbirliği anlaşması, Suudi Arabistan’ı Pakistan’ın nükleer şemsiyesi altına sokmuştur.

Bu gelişme, İsrail’in güvenlik hesaplarını zorlaştırmakta ve İslam ülkeleri arasında yeni ittifak ihtimallerini gündeme getirmektedir.

6. Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve Küresel Güney

Çin, Rusya, Hindistan ve Türkiye’nin artan işbirliği ABD için en büyük stratejik risklerden biridir.

ŞİÖ, 30 trilyon dolara yaklaşan ekonomik büyüklüğü ile yeni bir küresel güç merkezi haline gelmektedir.

Türkiye, hem Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) hem de ŞİÖ çerçevesinde kritik karar verici aktör konumuna yükselmektedir.

7. Türkiye’nin Stratejik Kodları ve Yeni Güvenlik Doktrini

Türkiye’nin 1071 Malazgirt’ten 1453 İstanbul’un fethine, 1923 Cumhuriyet’in kuruluşundan Türkiye Yüzyılı vizyonuna uzanan tarihsel hafızası, devlet aklının temelidir.

Türkiye’nin varlığı sadece toprak değil; inanç, kimlik, istikrar ve mazlumların sesi olma mücadelesidir.

İçerde ve dışarIda Türkiye’ye karşı yürütülen tüm oyunlara rağmen Türkiye, merkez ülke olma konumunu sürdürmektedir.

Sonuç

Günümüz uluslararası sisteminde kriz, kaos ve istikrarsızlık üzerinden şekillenen güç mücadeleleri, yeni ittifak arayışlarını da beraberinde getirmektedir. Türkiye, hem Batı hem Doğu blokunun dışında, kendi stratejik kodlarıyla hareket eden, bağımsız bir aktör olarak öne çıkmaktadır.

Akdeniz’de Libya, İtalya, İspanya ve Mısır ile kurduğu ilişkiler, denizlerdeki dengeyi Türkiye lehine çevirmektedir.

Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, Türkiye’nin bölgesel güvenlikte vazgeçilmez aktör olduğunu göstermektedir.

Orta Doğu’da su ve enerji merkezli yeni krizlerde Türkiye’nin varlığı belirleyici olacaktır.

Pakistan–Suudi Arabistan işbirliği gibi yeni bölgesel ittifaklar, İslam dünyasında güvenlik mimarisini yeniden inşa etmektedir.

ŞİÖ ve TDT ile Türkiye, yeni dünya düzeninde sadece bölgesel değil, küresel ölçekte karar verici bir merkez haline gelmektedir.

Sonuç olarak, Türkiye’nin olmadığı hiçbir planın başarı şansı yoktur. Yeni dünya düzeninde Türkiye, sadece coğrafi konumu değil; tarihsel hafızası, stratejik vizyonu ve güçlü devlet aklıyla “kriz ve kaos ekseninde istikrar ve güç merkezi” rolünü üstlenmektedir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —