S. Tarkan BOZKURT

Tarih: 14.09.2025 18:43

Kütük mü Olmak, Fidan mı Kalmak?

Facebook Twitter Linked-in

“Kütükler büyük ve güçlü olur çünkü cansızdır.

Fidanlar zayıftır, çıtkırıldımdır ama canlıdır.

O fidelerin güçlü birer kütük olmasından kıvanç mı duymalıyız?

Canlı olmanın bedeli odur, her an kırılmaya hazır olmak icab eder. Çok büyük bir güçsüzlük gibi görünür fakat bu acziyet bu güçsüzlük insanın insan olmak bakımından en büyük gücüdür.”

Sevgili okurlar, Tarkovski’nin bu sözü yalnızca bireysel hayatımızın kırılganlığını değil, toplumların ve devletlerin geleceğini de anlatan derin bir hakikat taşır. Kütük, heybetiyle güçlü görünür ama aslında ölüdür. Fidan ise narin, ince ve kırılgandır ama canlıdır, büyür, kök salar, geleceğe uzanır. İşte mesele budur. Biz, millet olarak kütükleşmeyi mi seçeceğiz, yoksa fidan kalma cesaretini mi göstereceğiz?

Kütükleşen Zihniyetin Tehlikesi

Bugün Türkiye’nin en büyük imtihanı aslında tam da bu noktada gizli. Siyasette, kültürde, hatta gündelik hayatımızda bile bir “kütükleşme” hali var. Güçlü görünmek uğruna yeniliğe kapanmak, gençliğin dinamizmini küçümsemek, fikirleri ve idealleri köreltmek… Bu, bir toplumu diri kılmaz, aksine ruhunu öldürür.

Kütükler, sert görünür ama çürümeye mahkûmdur. Çünkü hayat akmaz içlerinden. Yenilenmeye kapalı olan her sistem, her kurum, her zihniyet zamanla kendi ağırlığı altında yıkılır. Tarih, nice imparatorluğun bu yüzden devrildiğini gösteriyor. Görünüşte kudretli, aslında ruhsuz…

Fidanın Kırılgan Gücü

Fidan ise narindir. Her rüzgârda eğilir, bazen kırılacak gibi olur ama hayattadır. Toprağa tutunur, kök salar, güneşi arar. İşte milletimizin tarihi de böyle değil mi? Çanakkale’de toprağa düşen gençlerimiz, Sakarya’da yeniden filizlenen irademiz, 15 Temmuz’da ayağa kalkan cesaretimiz… Her seferinde kırıldık ama yeniden dirildik.

İnsanın, toplumun ve devletin en büyük kudreti, kırılganlığıdır. Çünkü kırılabilen, aynı zamanda hissedebilen, yeniden ayağa kalkabilendir. Bu yüzden aslında güç, cansızlıkta değil, diri kalabilme iradesindedir.

Gençliğin Fidan Ruhu

Burada asıl mesele gençliğimizdir. Gençlerimizin idealleri, saf heyecanları, kimi zaman safdil görünen arayışları… Bunlar toplumun zaafı değil, en büyük kuvvetidir. Onları “kütükleştirmek”, yani ruhsuz, hissiz, köksüz hale getirmek isteyen bir düzen, aslında milletin geleceğini kurutmak ister.

Halbuki o genç fidanların kırılganlıklarında, milletimizin yeniden doğma umudu vardır. Her idealist genç, aslında geleceğe uzanan bir filizdir. Bugün onların elinden tutmak, onların sesine kulak vermek, onların enerjisini boğmak yerine büyütmek zorundayız.

Dünya düzeni altüst oluyor. Sınırlar yeniden çiziliyor, savaşlar kapımızda, ekonomiler sarsılıyor. Böyle bir dönemde güçlü görünmek adına “kütükleşmek” cazip görünebilir. Ama asıl mesele, fidan kalabilmektir. Yani diri, yenilikçi, canlı, hissedebilen, köklerine bağlı ama göğe doğru uzanan…

Milletlerin büyüklüğü, cansız heykellerinde değil; diri kalabilen ruhlarında gizlidir. Bizim gücümüz, taşlaşmamış, kütükleşmemiş, tam tersine her darbeye rağmen yeniden doğrulabilen fidan irademizdir.

Sevgili okur, mesele işte budur. Çürüyen kütükler gibi sert görünmek mi, yoksa fidana yakışır bir kırılganlıkla ama diri bir hayatla geleceğe yürümek mi? Bizim tarihimiz de cevabını çoktan vermiştir. Türk Milleti fidan kalmayı seçmiştir.Çünkü biliriz ki, kütükleşen ölür, fidan kırılır ama yeniden filiz verir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —