Gözde ŞAHİN

Tarih: 20.12.2025 19:15

Sorgulamadan Taraf Olmaya Alıştığımız Bir Çağ

Facebook Twitter Linked-in

Yaşadığımız çağ, bilgiye ulaşmanın hiç bu kadar kolay olmadığı bir çağ olarak tanımlanıyor…

Tek bir tuşla dünyadaki gelişmelere erişebiliyor, binlerce fikri birkaç dakika içinde okuyabiliyoruz. Ancak bu bolluk, beraberinde önemli bir soruyu da getiriyor; Bilgiye ulaşıyoruz ama gerçekten düşünüyor muyuz? 

Düşünmek, yalnızca bir fikre sahip olmak değildir. Düşünmek; sorgulamayı, karşılaştırmayı, temellendirmeyi ve gerektiğinde kendi düşüncemizle yüzleşmeyi gerektirir. 

Oysa günümüzde fikirler, çoğu zaman hazır paketler hâlinde sunuluyor. Başlıklar, sloganlar ve kısa cümleler; düşünmenin yerini almaya başladı. İnsanlar artık düşünmek yerine taraf oluyor. Taraf olmanın konforu, düşünmenin zahmetine galip geliyor. 

Sosyal medya, bu dönüşümün en görünür alanlarından biri. Bir cümlelik paylaşımlar üzerinden uzun yargılar oluşturuyor, tek bir görüntüyle koca bir hayatı tanımlayabiliyoruz.

Beğenmek ya da dışlamak arasında sıkışan bu dil, düşünmeye alan bırakmıyor. Çünkü düşünmek zaman ister; sabır ister; bazen susmayı, bazen de “emin değilim” diyebilmeyi gerektirir.

Oysa düşünce tarihi bize şunu gösterir: İnsanlık, en büyük ilerlemelerini sorgulayarak gerçekleştirmiştir. Alışılmış olana itiraz edenler, “neden?” sorusunu sormaktan vazgeçmeyenler, çağlarının dışına taşmayı göze alanlar; düşünceyi ileriye taşıyanlar olmuştur. 

Düşünmek her zaman rahatlatıcı değildir. Çoğu zaman rahatsız edici, sarsıcı ve dönüştürücüdür. Ancak tam da bu yüzden değerlidir.

Sosyal medya, insanlara kendilerini ifade edebilecekleri geniş bir alan sundu; ancak bu alan, aynı zamanda düşünmeden konuşmanın ve dinlemeden yargılamanın da en hızlı mecrası hâline geldi. 

Bugün bir olay yaşanıyor, henüz ne olduğu tam olarak anlaşılmadan binlerce yorum yapılıyor. Kimse “gerçekten ne olmuş olabilir?” diye sormuyor.

Olayın tarafları dinlenmeden, bağlam bilinmeden, detaylar ortaya çıkmadan hüküm veriliyor.Bu yeni dilde dinlemek neredeyse tamamen ortadan kalktı. Herkes konuşmak istiyor ama kimse anlamaya çalışmıyor.

Bir başlık, kısa bir video ya da kırpılmış bir cümle; insanların öfkesini, sevgisini ya da nefretini harekete geçirmeye yetiyor. Sosyal medya, düşünmeyi değil, tepki vermeyi ödüllendiriyor. En hızlı yorum, en sert cümle, en keskin yargı daha çok görünür oluyor. Böylece sakinlik, ölçülülük ve temkin adeta değersizleşiyor.Oysa dinlemek, düşünmenin ilk adımıdır. Dinlemeden kurulan her yargı eksiktir; eksik bilgiyle verilen her hüküm ise adaletsizdir. Bir insanın hayatı, bir olayın arka planı ya da bir sözün gerçek anlamı; birkaç saniyelik bir içerikle kavranamaz.

Buna rağmen sosyal medyada herkes, hâkim edasıyla konuşuyor. Savcılar, jüri üyeleri ve infazcılar aynı anda ortaya çıkıyor.Bu durum yalnızca bireyleri değil, toplumu da dönüştürüyor. İnsanlar artık fikirlerini savunmak için değil, karşı tarafı susturmak için konuşuyor. Hakikat arayışı yerini haklı çıkma çabasına bırakıyor. Böyle bir ortamda düşünce değil, kutuplaşma büyüyor. Farklı düşünenler düşman, soru soranlar tehdit olarak görülüyor.Belki de tam bu noktada durup şunu sormamız gerekiyor: Gerçekten düşünüyor muyuz, yoksa sadece alıştığımız refleksleri mi tekrar ediyoruz? Sosyal medya bize konuşma imkânı sundu ama dinleme sorumluluğunu hatırlatmadı. Oysa dinlemeden taraf olmak, düşünmeden hüküm vermektir. Ve düşünmeden hüküm veren bir toplum, zamanla vicdanını da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır.

Eğitimde de benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz. Öğrencilerden çoğu zaman bilgiyi ezberlemeleri, doğru cevabı işaretlemeleri bekleniyor. Oysa asıl önemli olan, doğru soruyu sorabilmektir. Bilgiyi tekrarlayan bireyler değil, bilgiyi sorgulayan bireyler yetiştirebildiğimiz ölçüde sağlıklı bir gelecek inşa edebiliriz. Düşünmenin geri çekildiği toplumlarda önyargılar hızla büyür. İnsanlar birbirlerini anlamaya çalışmak yerine etiketlemeyi tercih eder. Farklı olan tehdit, soru soran ise rahatsız edici ilan edilir. Oysa sorgulama, bireyin kendi aklının sorumluluğunu üstlenmesidir. Belki de bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, biraz yavaşlamaktır. Her şeye hemen cevap vermek yerine anlamaya çalışmak, taraf olmadan önce düşünmeye cesaret etmektir. Çünkü sorgulamadan taraf olmaya alışan bir toplum, zamanla başkalarının düşüncelerine mahkûm olur. 

Unutmamalıyız ki geleceği inşa edenler, en çok konuşanlar değil; düşünenlerdir…

 

GÖZDE ŞAHİN

Sunucu-Öğretmen


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —