S. Tarkan BOZKURT

Tarih: 09.11.2025 13:42

Töreyle yaşa..

Facebook Twitter Linked-in

Bazen bir söz, koca bir tarih kadar ağır gelir insanın yüreğine.

Geçtiğimiz günlerde elime bir töre hükmü geçti, bin yıllık gök kubbenin altından bugüne seslenen bir öğüt… Okudukça içimde bir ateş yandı. Çünkü o sözler, yalnızca geçmişin değil, bugünümüzün ve yarınlarımızın da aynasıydı:

 

“Kötülük duyulduğu, görüldüğü yerde boğulup yok edilecektir.

Yok edilmezse oğul babaya, ini içiye, budun şanyüsüne düşman olur.

Budun; beylerin, tarkanların, şanyülerin buyruklarına asi olur.

İlimiz, töremiz, dirliğimiz, birliğimiz çöker, yok olur.

Bunu iyice belleyin!

Burada olmayanlara, aklı ermediği için buraya getirmediğimiz çocuklarımıza da bunları iyice belletin!”

 

Bu sözler bir hükümden çok bir çığlıktır aslında.

Millet olmanın ne demek olduğunu unutan çağımıza yapılmış bir uyarıdır.

Çünkü bugün insan kalabalığın içinde kaybolmuş, bilgiyle dolmuş ama irfanla küçülmüş, imkânlar artmış ama gönüller daralmıştır.

Böyle zamanlarda milletleri ayakta tutan şey ne ordunun gücü, ne şehrin genişliği, ne de paranın çokluğudur.

Milleti ayakta tutan töredir, yani insanın kendisine, ailesine, devletine ve Yaradan’a karşı takındığı o büyük duruş…

 

Töreyi, kitap sayfalarında tozlanmış eski bir nizam olarak gören yanılır.

O, insanın ne zaman nasıl davranacağına dair içinden yükselen bir pusuladır.

Hak edenin hakkını vermeyi, güçlü olmanın kibir değil sorumluluk olduğunu bilmeyi, emanete ihanet etmemeyi, küçükleri korumayı, büyükleri saymayı, doğru sözlü olmayı, yalanı yüz karası bilmeyi öğretir.

Sözün namus, yanlışın utanç olduğuna dair bir terbiyedir.

 

Bugünün dünyasında kötülük çoğu zaman süslü kelimelerle kendini saklıyor. Yanlışlar, “idare et” denilerek normalleştiriliyor.

Kötünün sesi yükselirken, iyilerin sesi kısılıyor.

İşte tam bu noktada o tarihî sözün anlamı ortaya çıkar: Kötülük görüldüğü yerde boğulmazsa büyür; büyürse aileyi böler, toplumun köküne sızar, devlete bile düşmanlık üretir.

 

Bugün aile bağlarının zayıflaması, gençlerin yönsüzlük hissi, toplumun içindeki öfke ve yalnızlık, aslında törenin hayatımızdan çekildiğinin işaretleridir.

Dışarıdan bir düşman gelmesine gerek yok, töre kaybolduğunda millet kendi kendine çözülür.

Evde babayla oğul arasına soğukluk girer, yolda insan insana güvenmez, işte haksızlık karşısında vicdan susar.

Oysa töre, toplumun görünmez duvarıdır. O duvar yıkıldığında hiçbir çatı ayakta kalmaz.

 

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki;

 

(Tehlikenin doğruluk içinde olduğunu görseniz de, doğruyu arayınız! Çünkü doğrulukta kurtuluş ve selamet vardır.) [İbni Ebiddünya]

 

Töre aynı zamanda yüksek bir maneviyatın nefesidir.

İnsanın kalbini hırsın körlüğünden, nefsin karanlığından, kibirin gölgesinden çıkarır.

Madem ki insan zaafıyla imtihandadır, töre o imtihanın pusulasıdır.

Allah korkusu, adalet duygusu, merhamet ve vicdan… Bunlar törenin omurgasıdır.

Bu omurga kırılırsa, geriye sadece dışı süslü ama içi boş bir kabuk kalır.

 

Tam da bu yüzden o son cümle, bugün için bile bir emir kadar güçlüdür:

 

“Burada olmayanlara ve çocuklarımıza da bunları iyice belletin!”

 

Çocuklara bırakılacak en büyük miras, para değil, karakterdir, edeptir, töredir.

Bir milletin geleceği, çocuklarının gözündeki nurda saklıdır.

O nur sönmesin diye, töre evde başlamalı, sokakta hissedilmeli, hayatta yaşanmalıdır.

Çocuk doğruyu öğrenirse millet doğru yürür; çocuk yalana alışırsa toplum yalpalamaya başlar.

 

Töreyle yaşa..

 

Bugün sizlere bir yazı değil, bir sorumluluk bırakıyorum.

Töreyi yeniden hayatın merkezine koymak…

Yanlışı görünce “bana ne” dememek…

Haksızlık karşısında çıkarı değil vicdanı seçmek…

Doğrunun bedeli olsa bile o bedeli ödemekten kaçmamak…

İyiliği çoğaltmak, kötülüğü susturmak…

 

Çünkü bu topraklarda asırlar boyunca devletler kuran, ordular yürüten, medeniyetler inşa eden kuvvetin sırrı kılıçta değil, törede gizlidir.

Biz töreyle durduk, töreyle büyüdük, töreyle bir olduk.

Ne zaman töreden koptuk, işte o zaman sarsıldık.

 

Bugün yeniden bir uyanışa ihtiyacımız var.

Kökü olmayan ağaç nasıl rüzgârda savrulursa, töresi olmayan millet de dünyanın fırtınasında savrulur.

Ama köküne dönen, töresini hatırlayan, sözünün ağırlığını bilen, adaletle yürüyen milletin önünde hiçbir güç duramaz.

 

Töreyle yaşa..


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —