Önder GÜZELARSLAN

Tarih: 26.09.2025 22:18

ZEKÂSI İLE DİKKAT ÇEKEN ÜNLÜ MATEMETİKÇİ ULUĞBEY

Facebook Twitter Linked-in

Geç dönem Orta Çağ Doğu dünyasında adını söz ettiren Emir Timur’un, küçük oğlu olan Şahruh’un büyük oğlu Uluğ Bey, bir hükümdar olmasının yanı sıra zekâsı ve bilime olan ilgisi ile tanınmıştır. Asıl adı Muhammed Taragay olan Uluğ Bey, 22 Mart 1394 tarihinde Sultaniye’de dünyaya gelmiştir. Babaannesi Saray Mülk Hanım, küçük yaşında zekasıyla ilgisini çeken torununa “Uluğ Bey” ismini vermiştir.

15. yüzyılın en büyük alimlerinden biri olarak kabul edilen barışçı lider Uluğ Bey, 11 yaşında ilk kez matematik ve astronomiyle tanışmıştır. Parlak bir hayal gücüne sahip olan Muhammed Taragay, aldığı ilk astronomi dersinden itibaren gökyüzüne ve yıldızlara karşı derin bir aşkla bağlanmış ve bu alanda çalışmalar yapmaya çok küçük yaşlarda başlamıştır. Eğitim çağına gelmesi ile din ilimlerinin verdikleri eğitimin yanı sıra matematik, astronomi ve de mantık eğitimi de almaya başlamıştır. Üstün zekâsı ile hocalarının dikkatini çeken Uluğ Bey oldukça genç yaşta iken 1409 yılında babası tarafından merkezi Semerkant ve Buhara olan Mâverâünnehir’in yöneticisi olarak görevlendirilmiştir. Bu dönemde önemli alimler Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid ve Ali Kuşçu ile çalışmalar yapmış ve Semerkant’ta rasathane kurulması noktasında çalışmalar başlatmıştır. Hocası Gıyaseddin Cemşid, Uluğ Bey için astronomi ve matematikte üstün başarılı, Kuranı Kerimi ezbere bilen, fıkıhta, edebi sanatlarda da söz sahibi olmasının yanı sıra çok iyi bir avcı ve müzisyen olduğunu söylemiştir.

Uluğ Bey, dedesi Emir Timur’la Hindistan’ı ve Orta Doğuyu karış karış gezerek ona arkadaşlık etmiş bu vesile ile dedesi ondaki inkişafı görme imkânı bulmuştur. Uluğ Bey’in gelecekte büyük bir hükümdar olabileceğini düşünerek genç yaştaki torununu ödüllendirerek Moğolistan’ın idaresini torununa vermiştir. Uluğ Bey, savaş ve siyasetteki başarılarından çok bilim ve kültür alanındaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Döneminin ünlü bilginlerini sarayında toplayarak, onlarla çalışmalar yapmış ve o dönemde Semerkant’ı İslam uygarlığının önemli bir bilim merkezi haline getirmiştir. Semerkant’ta kurduğu gözlemevinde (rasathane) yapılan gözlemler sonucu hazırladığı ve “Zic-i Uluğ Bey” ya da “Zic-i Cedid-i Sultanî” adlarıyla anılan gökbilim cetvellerinin bilim tarihinde önemli bir çığır açmıştır.

Hiç şüphesiz astronomi ile ilgili çalışmaların temelini, matematiğin ana bölümlerinden biri olan trigonometrik esaslar oluşturmaktadır. Bu sebeple Uluğ Bey trigonometri üzerinde çok geniş çalışmalar yapmış; 1 derecelik yayın sinüs değerini hesaplamıştır. Cebir ve geometriye dayalı hesaplama esaslarını saptayarak, trigonometride yeni bir araştırma çığırının kapısını aralamıştır. Cebir ve geometri alanındaki yeteneği ile dikkatleri üzerine çekmiştir.

Uluğ Bey’i diğer yöneticilerden farklı kılan ve ayırt eden yönü, kendisinin de ilim ile iştigal etmesi, bilhassa matematik ve astronomi alanında öne çıkan uzman bir isim olmasıdır. Uluğ Bey Arapça, Farsça, Türkçe, Moğolca ve Çince dillerine de hâkim olduğu rivayet edilmektedir. Uluğ Bey döneminde Semerkant naklî ve aklî ilimlerin, sanat ve edebiyatın en parlak günlerinin yaşandığı bir merkez haline gelmiştir. Semerkant’ın bu derece hem ilmî hem de sanatsal anlamda önemli bir merkez haline gelmiş olması Uluğ Bey’in İslam entelektüel tarihine yaptığı büyük bir katkı olarak tarihe geçmiştir.

Semerkant'ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırtmış olan Uluğ Bey, Medresenin başkanlığına Bursalı Kadızade Rumi’yi getirmiştir. Rasathane için de yörede bulunan bütün mühendis, alim ve ustaları Semerkant'a çağırmış ve rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiçbir harcamadan kaçınmamıştır. Uluğ Bey, bu gözlemevi üzerine ünlü "Zeycini" düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser haline gelmiştir. Zeyç'in iki makalesi 1650 yılında Londra'da basılmış böylelikle Avrupa’da da eseri okutulmaya başlanmıştır.

Timur İmparatorluğu’na babasından sonra geçen Uluğ Bey'in yönetimi zamanında fetihlerden çok babası zamanında olduğu gibi yönetim güçlendirilmiş ve önemli bilimsel gelişmeler yaşanmıştır. Uluğ Bey’in ilim ve bilime verdiği önemden dolayı 15. yüzyılda yönettiği topraklar ilmî araştırmaların uğrak yeri haline gelmiştir. 27 Ekim 1449 tarihinde vefat eden Uluğ Bey’in kabri Gur-i Emir Türbesi'nde dedesi Timur'un yanına defnedilmiştir.

Boş zamanlarını kitap okuyarak ve bilginlerle ilmi münazaralar yaparak geçiren Uluğ Bey, matematik ve astronomi alanında çok ileri düzeyde bir ilim insanıydı. Geride bıraktığı eseri ise uzun yıllar hem İslam Coğrafyasında hem de Avrupa’da kaynak eser olarak faydalanılmış kronoloji, takvim ve astroloji alanında önemli bir çığır açmıştır. Bugün hala kendisi bir devlet adamı yönüyle değil ilim ve bilim insanı olarak anılmaktadır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —